Londra köprüsü denince aslında herkesin bahsettiği köprü Tower Bridge’dir. Yani, ortası açılan ve 2 kulesi olan baskül asma köprü.
Aslında, Londra Köprüsü (London Bridge) de bulunmakta. Tower Bridge’e yürüyerek 10 dk mesafededir(hemen yanı). Görünüm olarak düz ve işlevsellik dışında pek bir esprisi olmaması sebebi ile turistik olarak gelen her kim Londra Köprüsü derse Londra da yaşayanlar cevap olarak ‘haa sen Tower Bridge diyorsun’ diye yanıt verirler. Adettendir!
Tower Bridge gayet görkemli bir köprüdür. Ününü duyunca, çoğu insan ebat olarak da devasa bir köprü beklentisi ile gelip, görüp, sonra “eh güzel de bir Boğaz Köprüsü değil yahu!” diye karşılık veriyor. Sanırım bu da ‘Adetten!’.
Yüksek yatların geçmesi için köprüyü açıyorlar. Eğer ziyaretiniz sırasında köprünün açıldığını görürseniz kesinlikle izleyin. Nadir bir durum olduğundan bol bol fotoğraflayın.
Tower Bridge sadece dışarıdan görüp geçmeyin derim. İçine de girip hatta üstteki platforma da çıkabiliyorsunuz. Ufak bir müzeye sahip ve ayrıca nasıl işlediğini de görebiliyorsunuz. Yukarıdan manzara da oldukça şahane ve ayrıca yürüdüğünüz platformun bir kısmı da cam. Yükseklik korkunuz varsa merak etmeyin, kenardan kenardan giderseniz düşecekmiş gibi hissetmiyorsunuz.
Tower Bridge’e nasıl gidilir?
Tower Bridge ulaşım oldukça rahat. Metro ile gidiyorsanız en yakın istasyon Tower Hill (District ve Circle Line hattı üzerinde). Çıkınca Tower Hill kalesini de görebilirsiniz. Kalenin önünde Thames Nehri kenarındaki yürüyüş yolu manzara ve fotoğraf çekimi için çok ideal.
Alternatif olarak Thames Nehri boyu yürüyorsanız merkezden doğuya doğru gidince London Bridge’i geçtikten sonra varacaksınız. Nehrin güney kısmı yürüyüş için daha müsait. Alttaki fotoğrafta ön planda Tower Bridge arka planda ise nehrin güneyinde yer alan D şeklindeki Town Hall binası (belediye başkanlığı) ve daha ilerideki yüksek gökdelen (The Shard) yer almakta.